9 Şubat 2009 Pazartesi

Müzik sektörü nereye gidiyor?

Aslında 2000 yılından beri müzik sektörü büyük bir değişim içerisinde.

Özellikle MP3 kavramının ortaya çıkması, MP3 çalarların özellikle Apple’ın iPod’undan sonra yaygınlaşması sektörün önde gelenlerinin silkelenmesine sebep oldu.

Her zaman olduğu gibi pazar önce yasal olmayan platformlarda gelişti ve yaygınlaştı. Tabi burada CD satışlarındaki düşüşü gören yapımcılar ve sanatçılar çok geç olmadan önlemlerini almaya ve yasal olarak çevirimiçi mecraya giriş yapmaya başladılar.

Özellikle iTunes’un bu sektöre katkısı yadsınamaz. Yine Nokia’nın birçok ülkede açtığı Nokia Music Store’lar da ciddi anlamda yeni bir pazar yaratmaya başladı.

Gelelim Türkiye’ye. 2008 yılı ülkemizde müzik sektörü için gerçekten bir devrim oldu. TürkTelekom ve Avea’nın pazara sürdüğü iki önemli servis ile pazarda ciddi bir hareketlenme yaşandı. Uzun yıllardır Powerclub’ın oluşturmaya çalıştığı bu sektöre çok önemli iki oyuncu daha girmiş oldu.

Türk Telekom’un TTNET Müzik servisi’nin ardından Avea’nın Müzik İndir servisi sayesinde kullanıcılar yasal yollardan ücretsiz içeriğe ulaşmaya başladılar. Son hamleyi de Nokia geçtiğimiz Cumartesi gerçekleştirdiği lansman ile yaptı. Yeni ürünleri 5800 XpressMusic alanlara 6 ay boyunca www.dokundinlepaylas.com üzerinden ücretsiz içerik hediye ediyorlar.

Aslında tüm bunları alt alta toplayınca geleceğin nasıl şekilleneceğini yavaş yavaş görmeye başlıyoruz. Müzik sektörü teknolojinin görmezden gelinemeyeceğini artık farketti ve nasıl uyum sağlayacağını da yavaş yavaş öğreniyor. Sırasıyla plaklar yerlerini kasetlere ve CD’lere bıraktı, artık yavaş yavaş CD’ler de yerini çevirimiçi mecralara bırakmaya başladı. Dinleyiciler sadece dinlemek istedikleri çarkıları satın almak ve dinlemeyecekleri tüm şarkıları içeren bir CD’ye para vermek istemiyorlar. Bu nedenle iki önemli gelişmeye hazır olmalıyız.
1. Artık 15 – 16 şarkıdan oluşan albümlere çok fazla rastlamayacağız.
2. İçeriğe son kullanıcıların değil, sponsorların para verdiği modellere daha fazla rastlayacağız. İnşallah film sektörü de doğruları çabuk görür ve şimdiden teknolojiye uyum sağlar.

IPTV neden yavaş gelişiyor?

2000’li yılların başından beri herkes IPTV’den konuşuyor, IPTV’nin getirdiği fırsatlardan bahsediyor.

Ama 2009 yılına girdiğimizde dönüp bakınca aslında IPTV’nin ne beklendiği kadar hızla yaygınlaştığını görüyoruz, ne de bahsedilen uygulamaların kullanıldığını. 2008 sonunda yayınlanan Point Topic Şirketinin araştırmasına göre tüm dünyada 2008 yılı sonunda IPTV abone sayısı 15 Milyon’a ulaşmış. Tüm dünyadaki hane sayısını ve televizyon yaygınlığını düşününce bu kadar abone sayısı çok düşük kalıyor. Zaten 7 Milyon abone 2007 yılından sonra kazanılmış.

Aslında işin doğal gelişimi. Beklentilerin realize olması tabiki uzun yıllar alıyor ancak gelişmenin yavaş olmasının en önemli nedenlerinden biri de IPTV’nin sahiplerinin yani Telekom Operatörlerinin daha önce hiç tecrübelerinin olmadığı bir sektöre, yani Medya sektörüne giriyor olmalarıydı.

IPTV altyapısını oluşturmak başlı başına bir maliyet. Telekom Operatörleri bu sektöre girerken öncelikle IPTV servisi vermek için altyapı kurmanın yeterli olduğunu düşünüyorlardı. Teknik yatırımlar bitince abonelerin koşa koşa IPTV alması en büyük beklentileriydi. Ancak iş servis vermeye gelince Medya dünyasının sert ve virajlı yollarına girdiklerini farkettiler. Yepyeni bir dünya.

İnsanlar abone olmak için mevcut televizyonlarında ne görüyorlarsa en azından onu görmeyi bekliyorlardı, tabi geçiş yapmaları için ekstra faydalar kazanmaları gerekiyordu. Operatörler içerik firmalarının peşinde koşup anlaşmalar yapmaya çalıştılar ancak bu dünyayı öğrenirken ciddi maddi kayıplarla karşılaştılar. Sonrasında farklı bir yol buldular bu sektörü bilen, bu sektörde yıllardır çalışmalar yapan Medya şirketleri ile anlaşıp içerik işlerini onlara aktarmaya başladılar.

İtalya’nın en büyük IPTV operatörü Fastweb, yine İtalya’daki en öndemli Dijital Platform’lardan SKYItalia ile anlaştı. Fransa’da Orange, Canalsat ile iş birliği yaptı. İngilitere’de BT, Freeview ile ortaklık kurdu.

Sonuç olarak Operatörler yeni bir sektöre balıklama dalma heveslerini bırakıp bu işi bilen tecrübeli ellerden destek almaya başlayınca yavaş yavaş abone sayılarında artışlar görülmeye başladı. Anlaşılan gerçek anlamda bir IPTV patlaması 2010 ve sonrasında yaşanacak.