23 Eylül 2010 Perşembe

Kısalan Süreler

İçeriğin tüketici alışkanlıklarına uyum sağlaması şart.

Internet medyası, ilerde filmlerin, dizilerin ve diğer programların bugünden çok daha kısa olmasının temellerini bugünden atmaya başladı. Ülkemizde en azından TV alanında tam tersi işliyor olsa bile, özellikle sosyal medya üzerinden yapılan paylaşımlar sayesinde artık saatlerce bir programı izlemek yerine insanlar önemli kısımlarını kısa klipler halinde izlemeyi tercih ediyorlar.
Halen reklam alma kaygısıyla bir dizinin üç saat sürdüğü ülkemizde bu belki biraz garip gelebilir. Ancak yıllar önce tek kanallı dönemlerde veya internet benzeri farklı mecralar olmadığı zamanlarda, boş vakitlerini geçirmek için izleyiciler TV karşısına geçip yatana kadar ne varsa izliyorlardı. Kitap okuma alışkanlıklarının olmaması, farklı hobilere yönelmek gibi bir çaba da sarfedilmemesi sonucunda yıllardır saatlerce tek taraflı bir izlemeye maruz kalındı.
Günümüzde internetin gelişmesi ve bağlantı hızlarının artması sonucu artık video içeriklerine erişim çok kolay hale geldi. Tabi günümüz insan profili artık bir konuya uzun süre konsantre olamıyor, aynı anda birçok şeyi yapmayı seviyor ve yalnız kalmak yerine paylaşmaktan hoşlanıyor. Bunun sonucu olarak saatler süren programları seyretmek yerine en önemli anlarını takip ediyor, arkadaşları ile paylaşıyor, kısa hazırlanmış içeriklere yöneliyor.
YouTube'un da buna etkisi büyük diye düşünüyorum. Özellikle kapasite sorunu yaşamamak için YouTube içeriklerin 5 dakika, 10 dakika gibi sürelerle sunulmasına izin vermiş, böylece insanların bu süreye sığmasını sağlamıştır. Bu da tabi ki yeni bir alışkanlığa yol açmıştır. Zamanında sayfalarca mektup yazan insanlar nasıl ki 160 karaktere sığarak SMS ile derdini anlatmaya başlamış ise, 10 dakikalık bir video izleyerek de alması gereken mesajı almayı öğrenmiştir.
Artık akşam programı biraz TV, biraz Facebook ve paylaşılan videolara göz gezdirme, biraz Tweeter'da mesaj okuyup yorum yazmak, biraz müzik dinlemek, biraz mesaj yazmak gibi küçük dilimlere ayrılıyor.
Sanırım yapımcıların da bunu dikkate alarak içerik hazırlaması gerekiyor.

HTML5'in getirecekleri

HTML5 ile Flash arasında yeni bir savaş mı başlayacak?

Bu hafta önümüzdeki dönemde çok sık duyacağınız yeni bir kavramdan bahsetmek istedim. Bir süredir zaten duyulmaya başladı. HTML5 aslında HTML standartının yeni sürümü olacak. Bize sunacağı en önemli özelliği ise, daha önce 3. Parti eklentilere ihtiyaç duyulan video desteğinin artık direk HTML5 içerisinde desteklenmesi.

Artık HTML kodu içerisinde yeni eklenen

4. Boyut

Film izleme keyfi nereye koşuyor?

Geçtiğimiz haftalarda iki farklı teknolojiyi yakından görme ve inceleme fırsatım oldu. Birincisi 3 Boyutlu TV'lerde 3 boyutlu hazırlanmış bir çizgi filmi izlemek, ikincisi ise özel hazırlanmış bir sinemada 4 boyutu, yani diğer duyu organlarımıza da dokunan koku veya su gibi efektlerle süslenmiş bir filmi izlemek.
Öncelikle 3 boyutlu TV özel gözlükleri ile birlikte izlenince gerçekten inanılmaz bir deneyim sunuyor. Bugün için fazla bir içerik olmamasına rağmen aynen HD'nin yaşadığı süreç gibi bir süre sonra artık standart haline gelecek.
Şu anda sinemalarda gösterilen özellikle çizgi filmlerin tamamına yakını 3 boyutlu bir keyif sunuyor, evde ise izlediğimiz aynı filmlerden bu keyfi çok fazla yaşayamıyoruz. İşte 3 boyutlu TV'ler bu keyfi evlerimize taşımamızı sağlayacak. Gerçi hala özel gözlükleri takmak ve özel filmler gerektiriyor. Bu sene SK Telecom firmasının bir şovunda gerçek zamanlı olarak normal yayınlanan bir kanalı 3 boyutlu hale çeviren bir sistem tanıtmıştı. Bu sistem halen prototip aşamasında olsa da gerçekten gayet başarılı olarak çalışıyordu.
Bu gibi ürünler sayesinde 2 boyutlu hazırlanmış içerikler de hızlı bir şekilde 3. boyuta taşınabilecek. Tabi paralel olarak Sinema salonları da boş durmuyor. Filmlerin içerisinde yaşanan tüm aksiyonu izleyicilere de yansıtıyor. Örneğin yangın sahnesinde yanık kokuları salona yayılırken, rüzgarlı bir sahnede içeride esinti başlıyor, hatta batan bir gemiyi izlerken ıslanmanız mümkün.
Tüm bu özellikleri şimdilik devreye almak kolay değil. Özel sinema salonları ve özel filmler gerekiyor. Ancak artık bunları gerçekleştirmek eskisi kadar zor değil. Böyle bir çizgi filmi seyreden kızımın aldığı keyfi görünce ilerde sinema salonlarının daha eğlenceli bir hale geleceğini tahmin etmek çok kolay oldu.

Media Center, Tivibu ve sonrası... (3. Bölüm)

İnternet yayıncılığı konusunda ülkemizde ciddi ilerleme var.

İnternet yayıncılığı konusunda ülkemizde özellikle son 3-4 yıldır ciddi bir ilerleme var. Özellikle genç nüfus ve Internet kullanımının artmasıyla birlikte hem büyük şirketler, hem de küçük oluşumlar internete yatırım yapmaya başladı.
Şu anda yerel içeriğe baktığımızda artık internete özel içerik üreten birçok firmaya rastlıyoruz. Bunların bir kısmı aradan sıyrılıp büyük anlaşmalar yaparak varlıklarını sürdürmeyi başarmış durumda. Bazıları ise halen emekleme aşamasında olup, belki ileride bu mecranın medya devi olmaya hazırlanıyorlar.
Bu konuda özellikle öne çıkan birkaç proje var. Uzman.tv ve Televidyon bunlara en iyi örnek. Sektörün desteği, özgün içerikler ve teknolojiyi yakın takip bu projelerin başarılı olmasını sağladı. Bunlar işin aslında daha birinci fazını tamamlamış durumdalar. Markalarını oluşturdular, reklam almaya başladılar, büyük markalarla iş birliği yapıyorlar. Ancak asıl iş bundan sonra sürekliliği sağlamak. Geleceğin medya devi olmaya aday olmak için çalışmak gerekiyor.
Evet, gelecek tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de yavaş yavaş şekillenmeye başladı. Pazarın iki oyuncusu var. Kim daha şanslı göreceğiz. Bir tarafta yeni mecraya açılmak için uğraşan mevcut geleneksel medya üzerinde çalışan büyük holdingler, diğer yanda ise tamamen çevirimiçi medya üzerine kurulmuş şirketler.
Benim görüşüm, büyük holdingler, her ne kadar içlerine yeni medya ekipleri oluştursalar da iç dengeleri nedeniyle küçük rakipleri kadar esnek ve dinamik olamazlar. Bu sektörün en önemli özelliği sürekli değişmek ve ilerlemek olduğu için yavaş hareket eden malesef geç kalıyor. Amerika'da bunun örnekleri çok net görülüyor. Büyük medya kuruluşları yeni mecraları yakalayamadıkları durumda, gidip bu işin içinden doğan şirketleri satın almaya çalışıyorlar. Almayı başardıklarında da sonuç genelde hüsran oluyor. Bunun en önemli sebebi satın aldıkları şirketi kendilerine benzetmeye çalışmaları.
Sonuç olarak yavaş yavaş gelişen bir sektörü çok dikkatli izlemek gerekiyor. Geleceğin medya devlerinin doğumlarına şahit oluyoruz belki de.