21 Ağustos 2009 Cuma

Yeni hedef TV!

Son zamanlarda Internet üzerinden içerik satışı veya dağıtımı yapan birçok firmanın TV'ye yönelik ürünlerini duyurduklarını görmeye başladık.

Netflix, Youtube, Amazon gibi şirketler içeriklerinin TV üzerinden izlenmesi için gerekli anlaşmaları ve teknik geliştirmeleri sunmaya başladılar. Özellikle donanım üreticileri ile yapılan anlaşmalar çerçevesinde PS3, XBOX 360, Apple TV gibi çevirim içi cihazlardan bu içeriklere erişilebilmesi ve ek gelirler elde edilmesi planlanıyor.

Son zamanlarda birçok taşınabilir sabit disk üreticisi de yine TV'lere bağlanabilen ve PC'den bağımsız video oynatabilen Multimedia cihazları piyasaya sürmeye başladılar. Görüldüğü gibi Internet TV ve video servislerinin PC'ler üzerinde elde ettiği başarılar, hem içerik sahiplerinin, hem dağıtımcıların, hem de donanım üreticilerinin iştahını kabartmaya başladı.

İçeriklerin TV ortamına taşınması ile bireysel izleme alışkanlıklarının tekrar toplu halde izlemeye yöneleceği ve tüketimin tüm ailebireylerine genişleyeceği varsayımı ile ciddi bir pazar beklentisi içerisinde olan bu firmalar şu ana kadar istedikleri cirolara ulaşabilmiş değiller. Ancak pazarın da ciddi bir ivme ile genişlediği gerçeğini göz ardı etmemiz mümkün değil.

Bir yandan TV üreticileri, Microsoft gibi şirketlerin ortaya attığı DLNA kavramı da geleceğin TV izleme alışkanlıklarının ne olacağını tahmin etmemizi sağlıyor. Bir sonraki yazımda detaylı olarak bahsedeceğim DLNA ile birlikte çevirim içi servisler ve gelişmiş donanımlar sayesinde dijital platformlara veya IPTV'ye ihtiyacımız kalmadan kendi eğlence ortamımızı yaratacağız.

Tabii bunlar işin olumlu tarafı. Asıl cevaplanması gereken soru bu servisler TV izlemek kadar kolay olacak mı? Geleneksel TV izleyicileri bir düğmeye basarak TV'yi açmaya, sadece ses açma/kapama düğmesi ve kanal değiştirme düğmesi kullanarak her şeye ulaşmaya o kadar alıştılar ki gelecek yeni teknolojilerin ekstra bir zorluk getirmemesi gerekiyor. Bu ürünlerin onlara sunacağı servislerin getireceği birçok güzellik kullanımının kolaylığı sayesinde yaygınlaşabilecektir.

Sonuçta tüm bunlara rağmen bundan 10 sene sonra, tek kanallı günleri veya siyah beyaz televizyonları hatırladığımız gibi hatırlayacağız bu günleri.

14 Ağustos 2009 Cuma

Teknoloji kullandığımız kadar gelişmiştir

Çok çelişkili bir ülkede yaşıyoruz. Dünya istatistiklerine bakınca birçok gelişmiş ülkeden daha yüksek oranda teknoloji kullanıyor gözüküyoruz.

Sadece rakamlara bakıp karar verilirse dünyanın en çalışkan, en teknolojik, en gelişmiş ülkelerinden biri gibi algılanmamız şaşırtıcı olmaz.
MSN kullanım oranlarında dünya üçüncüsüyüz, Facebook kullanımında dünya dördüncüsüyüz, cep telefonu kullanımında ilk ondayız, Friendfeed'i Twitter'dan daha çok seviyoruz.
SMS kullanım rakamlarımız dünya ortalamasının üzerinde, Blogger.com kullanımında dünya sıralamasında ilk 10 içerisindeyiz.
Peki bu rakamlar ne ifade ediyor? Evet Türkiye'de çok yoğun Internet ve cep telefonu kullanıyoruz. Nüfusumuz genç ve yeni teknolojilere hemen adapte oluyoruz. Ancak teknolojiyi kullanma amacımız çok belirgin ve bize gösterileni değil istediğimizi seçip kullanıyoruz.
Türk halkı sohbet etmeyi, paylaşmayı, yeni insanlar tanımayı çok seviyor. Zaten kahve kültürü, kadınların düzenlediği günler hep bunun sonucu. Tabi teknoloji elimize geçince bu alışkanlıkları hemen yeni mecralara taşıyoruz. Friendfeed bunun çok güzel bir örneği. Twitter dünyada ortalığı kasıp kavururken bizde Friendfeed daha çok kullanılıyor çünkü Twitter daha monolog gibi gözükürken Friendfeed geçmişin IRC ortamını aratmayacak şekilde sohbet ve paylaşım dolu.
Beki neden bütün bunlardan bahsettim? Çünkü yıllardır konuşulan IPTV çalışmaları devam ediyor ve sürekli yurtdışı örnekler ve kullanım alışkanlıkları inceleniyor. Ancak diğer örneklerde olduğu gibi bir kurgu ile IPTV servisleri TV izleyicisine sunulursa ölü doğan bir servis olmaktan öteye gidemez.
Böyle bir ürünü konumlandırmak için Türkiye gerçeğini bilmek gerekiyor. Şu anda Dijital alıcılı hane sayısı 10 milyon civarındayken kalkıp bu evlere IPTV sokmak için iyi film, güzel kanallar, kullanım oranı düşük etkileşimli servislerden çok daha fazlasını vermek gerekiyor.
Verilmesi gereken servislerin ne olduğu sanırım yazımın ilk bölümünden çok net anlaşılıyor diye düşünüyorum. IPTV'yi TV izlemekten daha fazlası TV seyrederken paylaşmak ve sohbet etmek havasına sokarsak bu hizmet başarılı olur. Ben izlediğim bir programı izleyen başkalarını görebilsem, onlara mesaj atabilsem, programlara bir kumanda tuşu ile "like" yani beğeni ekleyebilsem, aynı zevklere sahip izleyicilerle gruplar oluşturabilsek, izlediğim bir programı sevdiklerime gönderebilsem, onların ekranında "Mete size bu programı tavsiye ediyor izlemek için OK tuşuna basınız" yazsa. Çok şey mi istiyorum?

5 Ağustos 2009 Çarşamba

Yaşasın 3G geldi evlilikler kurtuldu

Aslında 3G yazısı yazmayacaktım ama son bir haftadır yapılan haberleri, köşe yazılarını ve programları görünce dayanamadım. Evet, 3G geldi, merak edenler hemen geçiş yaptı, bazı sorunlar yaşayandı, aksaklıklar zamanla giderildi veya giderilmeye devam edecek.
Bu arada 3G’ye geçenler neden geçtiklerini anlamadılar, değişen sadece Operatör logosunun altında beliren 3G logosu oldu. Buraya kadar sorun yok, zaten teknolojinin ihtiyaç halini alması, yeni servislerin çıkması zaman alacak. SMS ilk çıktığında insanlar birbirleri ile konuşmak yerine mesaj atmaya garip bakmıştı, anlam verememişti. Zaten SMS de ilk olarak duyma engelli vatandaşlara kolaylık olsun diye lanse edilmişti. Şu anda SMS’in ne işe yaradığını sorgulayan yok sanırım. 3G için de aynı süreç yaşanacak, biz cep telefonlarımızı masanın üstüne koymanın görgüsüzlük olarak bakıldığı bir kuşak olarak bunlara alışığız.
Peki, asıl sorun nerede? Yeni bir teknoloji gelmiş, bu teknolojinin günlük yaşamımızı etkileyecek birçok özelliği var. Hızlı Internet ve bunun yanında her zaman erişilir olmak. Ama bir haftadır herkes 3G’nin en az kullanılacak özelliği üzerine yüzlerce yazı yazıp, haber geçti. Dünya 3G servisleri içerisinde de en az kullanılan özellik olan “Görüntülü Konuşma” fonksiyonunun bu kadar konuşulmasının arkasında yatan ise aslında toplumsal psikolojimizi ortaya koyuyor.
Herkesin aklına ilk gelen çapkın erkeklerin bundan sonra daha dikkatli olması gerektiği gibi konular oldu. Yani bu mudur? 3G’nin hayatımıza katacağı tek şey erkeklerin daha az çapkınlık yapması veya daha kolay yakalanacak olması mıdır?
Demek ki 3G geldi Türk aile yapısı kurtuldu…