31 Aralık 2008 Çarşamba

Geleneksel misiniz? Yeni nesil mi?

Merhabalar, artık bu yazı dizisinde elimden geldiğince Medya’nın geleceği, teknolojik gelişmeler, teknoloji ve medya ilişkisi, izleyicilerin evrimi ve içeriK konularına değinmeye çalışacağım.


İlk yazımda özellikle izleyici profillerini incelemek istiyorum. Teknolojik gelişmelerin uzun yıllardır farklı bir izleme ve okuma alışkanlığı olan kitleye nüfuz etmesi tabiki çok hızlı olamamaktadır. Bu nedenle günümüz izleyicisini ben iki gruba ayırıyorum. Birinci grup geleneksel izleyici, ikinci grup ise yeni jenerasyon izleyici.

Geleneksel izleyici, akşam eve gelir televizyonu açar, televizyon sürekli açıktır. O sırada başka birşey ile ilgilenilse bile herhangi bir kanal açık durur ve programlar arka arkaya yayınlanır. İlgi çeken bir konu veya program olduğunda bakışlar televizyona kayar. Yemek yerken haberler dinlenir. Akşam televizyon karşısında ayaklar uzatılır ve çay içilerek ulusal kanallardan herhangi birindeki bir dizi çaylar yudumlanarak izlenir, reklam aralarında başka bir kanala geçlerek diğer programlara kısa bir süre göz atılır. Bu izleyicinin televizyondan çok ekstra bir beklentisi yoktur. Haberleri kaçırmasın, beğendiği dizileri ve yarışma programlarını takip etsin ve tuttuğu takımın maçlarını sorunsuz izlesin. Göreceli olarak anne ve babalarından daha şanslılar en azından tek kanala bağlı değiller ve istedikleri kanalı seçme haklarına sahipler.

Gelelim yeni nesil izleyiciye, Yaş profillerine bakınca açıkçası 10’lu yaşlardan başlayarak 30’lu yaşlara kadar genişleyen bir yaş aralığına sahipler. Bazı teknolojiyi önden takip etmeyi seven kitleyide eklersek 35 yaşına kadar yükselebiliriz. Ancak radikal anlamda televizyon izleme alışkanlığını değiştirebilen kitle 15 – 25 yaş arası diyebiliriz. Peki bu grup nasıl davranıyor? Sevdiği klipleri, komik videoları Youtube, Facebook benzeri siteler üzerinden takip ediyor. Üç saat boyunca bir dizi izlemek yerine dizilerin önemli veya komik anlarını takip etmeyi seviyorlar. En önemlisi artık herşeye yorum yapmaya, arkadaşları ile paylaşmaya alıştılar. Yani bir klip izliyorlarsa hemen altına yorum yazmaya başlıyorlar, izledikleri video’nun linkini arkadaşlarına gönderiyorlar veya Facebook gibi sosyal ağlarda yayınlıyorlar. Bu o kadar kanıksandı ki artık gazete okurken haberin altındaki yorumları bulmaya çalışıyoruz Internet’te olduğu gibi.

Medya şirketlerinin bu yeni kitleye nasıl dokunmaları gerektiğine sonraki yazılarımda değineceğim ama özet olarak farklı bir kitle büyüyor ve yakında bu kitle aile olacak, işe başlayacak, para kazanacak ve kumandanın hakimi olacak. Hazırlıklı olmayan ve bu kitleyi dikkate almayanın işi zor.

23 Aralık 2008 Salı

Online Video İzleme Alışkanlıkları


Nielsen Online yayınladığı son araştırmada ilginç bir sonuç elde etti. Internet üzerinden video izleme oranlarına bakılınca, bu izlemelerin %65'i hafta içi saat 9:00 - 17:00 arasında gerçekleşiyor.
Yani anlaşılacağı gibi Internet'te "Prime Time" hafta içi mesai saatlerine denk düşüyor.
Çalışanların günde ortalama 8 saatini bilgisayar başında geçirdiklerini düşünürsek bu oran hiç şaşırtıcı değil.

Diğer bir sonuç ise ençok video izlenen mecraların listesi.

YouTube 5,077,720 82,553
Fox Interactive Media 244,216 18,481
Hulu 206,068 9,069
MSN/Windows Live 183,858 13,394
Nickelodeon Kids and
Family Network 181,084 6,565
NBC Universal 175,183 9,649
Yahoo! 169,331 18,826
ESPN 134,337 7,775
CNN Digital Network 133,643 8,263
MTV Networks Music 99,787 4,417
Source: Nielsen Online, VideoCensus

Youtube hala açık ara önde gidiyor.

21 Aralık 2008 Pazar

Facebook ve yalanlar


Bugün son günlerde yaygınlaşan ve kayıt olanları görünce gözlerime inanamadığım bir Facebook yalanından bahsedeceğim.
Facebook kullananlar son zamanlarda yeni türeyen gruplarla mutlaka karşılaşmıştır. Eposta üzerinde yıllardır karşılaştığımız "10 kişiye gönder dileklerin gerçekleşsin" gibi eposta'ların bir benzeri Facebook'ta da malesef milyonları kandırmayı başardı.

Aslında daha önce yazmak istedim ama açıkçası bu grupları çok ciddiye almadım. Ama hem son zamanlarda arkadaşlarımın da bu grupları yoğun olarak katılması, hem de bu grupların milyonlarca üyelerinin olması üzerine yazmaya karar verdim.

Öncelikle bu grupların son üye adetlerini paylaşmak istiyorum:

-"FACEBOOK'ta İsminizi Kimler Aratmış" Toplam 70.198 kişi
-"Facebook'ta Profilinize Şimdiye Kadar Kim Bakmış Öğrenmek İstermisiniz ?" Toplam 240.514 kişi.
-"FACEBOOK'TA SİZİ KİMLER SİLMİŞ?" Toplam 187.678 kişi.
-"facebook ta şimdiye kadar kim sizin resminizi çalmıs bilmek istermisiniz!!!" Toplam 622.750 kişi.
-"facebook ta şimdiye kadar kim sizin isminizi tıklamış öğrenmek istermisiniz" Toplam 1.013.605 kişi.

Evet sonuç olarak Facebook mahremiyet içeren herhangi bir kişisel bilgiyi uygulama geliştirenlerle paylaşmamaktadır, zaten yasal olarak da paylaşamamaktadır. Bu nedenle bu ve benzeri gruplar sadece üye toplamaya çalışmaktadır. Peki neden üye topluyorlar? Bunu anlamak için dahi olmaya gerek yok. Grubun sayfasına girip bakınca herşey anlaşılıyor. Bir tanesinin haberler bölümünde onlarca sitenin tanıtımı bulunmaktadır. Amaç sitelerine trafik çekmek.

Facebook üzerinde şu anda kim sizin profilinize bakmış, kim isminize tıklamış, kim sizi aramış vs.. gibi soruların cevaplarını almanız mümkün değildir. Bunu yaptığını iddia eden tüm uygulamalar ve gruplar da tamamen palavradır.

3 Aralık 2008 Çarşamba

Btnet.com.tr'de yayınlanan röportajım

Aşağıdaki video'da Btnet.com.tr sitesinden Sinan Yüzaklı'ya verdiğim röportajı izleyebilirsiniz.







TIME 2008 2. Gün



Evet sonunda TIME 2008 bitti. İkinci günü önceki senelerden farklı olarak öğlene kadardı. Aslında daha mantıklı çünkü ikinci gün öğleden sonra katılım inanılmaz düşüyordu.
Sabah Gerd Leonhard'in konuşması gerçekten çok keyifli ve bilgilendiriciydi. Aynı zamanda da üzerinde tartışacak birçok konuya kapı açtı.
Ardından Avea'dan Ceyda Yıldırım, Tunç Berkman ve Mobilturk'ten Nedim Karasu'nun katıldığı 3G ve Yeni Fırsatlar Paneli vardı. 2009 yılı içerisinde 3G'nin nasıl bir ivme kazanacağını ve ne tür fırsatlar olduğunu hem Operatör gözünden, hem de Çözüm Sağlayıcı gözünden görmüş olduk.
Son panelde, Doruktan Türker'in keyifli moderasyonu ile Pozitron'dan Fatih İşbecer ve bu sefer Saran Media adına konuşan Nedim Karasu, Dijital İçeriğin Nereye Kadar Ücretli olacağı üzerine görüşlerini bildirdiler.
Evet bu sene benim için Konuşmacı olduğumdan dolayı ayrı bir yeri olan bir TIME etkinliğini daha bitirdik. Önceki senelere göre biraz daha katılım yönünden zayıf olsa da yine de sektörün önde gelenlerini bir araya getirmesi açısından önemli bir etkinlik.
Emeği geçen herkese ben de buradan teşekkür etmek istiyorum.

1 Aralık 2008 Pazartesi

TIME 2008


Bugün Interpro'nun düzenlediği TIME 2008 konferansı başladı. Benim de konuşmacı olarak katıldığım konferans daha önceki senelerden farklı olarak Ceylan Intercontinental Hotel'de değil Elite World Hotel'de yapıldı ve Otopark'ın otel içerisinde olmaması ve yemek bölümünde çok fazla kuyruk olması dışında büyük bir sorun yaşanmadı. Yıllardır Ceylan Int. Otel'e alıştığımız için ilk başta biraz garip geldi ama sonuçta asıl önemli olan Konferans içeriğiydi.
Gelelim Konferans'a. Öncelikle bu senenin konusu "Yaşasın İçerik". Avea'nın sponsor olması sebebiyle Avea Regülasyondan Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Cengiz Anık açılış konuşmasını yaptı. Doğal olarak üç gün önce 3G lisanslarının verilmesi ve 3G'nin geleceği sunumun ana başlığıydı.
Hemen ardından Telekomünikasyon Kurumu 2. Başkanı Galip Zerey 2009'da bizi bekleyenler ile ilgili güzel bir sunum yaptı. Özellikle 2009'da Wimax Lisans'ının verileceğini ve düzenlemelerin hazır olduğunu duyurması sektör için önemli bir haber oldu. 3G lisanslarının da sorunsuz verilmiş olmasının keyfini yaşadıkları çok açıktı.
Bu konuşmaların ardından Paralel Oturumlara geçildi. Benim de konuşmacı olduğum "IPTV, Niş içerik üreticilerini bekliyor" paneli gayet iyi bir katılımla gerçekleştirildi. Diğer konuşmacılar TTNET'ten IPTV İçerik Müdürü Eşref Günaydın ve Sevenice Firmasından Gökçen Karan'dı. Keyifli ve dolu dolu geçen bir sohbet oldu. Özellikle Niş İçeriğin IPTV'deki yeri, IPTV gerçekten Niş içeriği bekliyor mu?, Niş içerikten neyi kastediyoruz?, nasıl para kazanılır gibi konulara değinmeye çalıştık.
Katıldığım diğer bir sunum Intel'in "Gerçek Mobil Internet Deneyimi" başlıklı sunumuydu. Anlatılan ürünler aslında bundan birkaç sene sonra nasıl cihazlarla Internet'e bağlanacağımızı göstermesi açısından gayet ilginçti.
Son olarak "Bloglar, "iş" yapar mı?" paneline katıldım. Hem eğlenceli, hem de doyurucu geçen bir panel oldu. Devletşah Özcan, Arda Kutsal ve Yüce Zerey bloglarını, yaşadıklarını, sıkıntılarını ve nasıl bir iş modeline dönüştürdüklerini neşeli bir ortamda paylaştılar.
Evet ilk günün benim açımdan özeti bu şekilde oldu. Aslında katılım açısından önceki senelere göre biraz daha sayıf olduğunu gördüğüm TIME 2008'in umarım 2009 yılında yapılacak etkinliği daha geniş kitlelere ulaşabilir.