7 Ocak 2009 Çarşamba

Taş Plaklara mı dönsek?

Geçen yazımda bahsettiğim izleyici profillerine tekrar döneceğim ancak uzun zamandır kafama takılan bir konuyu paylaşmak istiyorum.


Neden içerik üretenler dijital dünyadan korkuyorlar? Neden internet veya Mobil ile ilgili projelere öcü gibi yaklaşıyorlar?

Bir örnek vermek istiyorum. Şu anda amazon.com benzeri sitelerden kitap, DVD ve Müzik CD’si satın alıp Türkiye’ye getirtebiliyorum. Ancak bu gelen CD ve DVD’lerin kopyalanmasını, çoğaltılmasını ve başka formatlara çevirilmesini engelleyen herhangi bir önlem yok.

iTunes benzeri mecralar üzerinden ise müzik ve film içeriklerini sadece o bölge içerisindeyseniz satın alabiliyorsunuz. Örneğin; İngiltere’de yaşıyorsam sadece o ülkeye açık olan servisleri kullanabiliyorum. Türkiye’den hem bu sitelere erişip içerik alamıyoruz, hem de burada bu içeriklerin alınması için kurulacak platformlar içerik haklarını almakda inanılmaz zorlanıyorlar.

Ancak şu bir gerçek Internet ve Mobil üzerinden dağıtılan içerikler DRM ile korunuyorsa %100 güvenli olmasa bile DVD’den, CD’den yüzlerce kat daha güvenli. İnternet üzerinden satın aldığınız bir müzik parçasını sadece izin verilen cihazlarda kullanabiliyorsunuz, sadece izin verilen süre içerisinde dinleyebiliyorsunuz.

Görüldüğü gibi bir yandan herhangi bir güvencesi olmayan mecralardan her yere satış yapılabiliyor, diğer yandan fazlasıyla sıkı tedbirler alınmış mecralarda her türlü kısıtlama yapılıyor. Ben Amerika’dan aldığım bir CD’yi evimde, iş yerimde, arabamda, MP3 çalarımda dinleme özgürlüğüne sahibim, hatta arkadaşıma verebilirim ve o da istediği kadar dinleyebilir. İnternet üzerinden aldığım içeriği ise sadece izin verilen ülkede dinleyebilirim, başka bir yere kopyalayamam, başkasına veremem.

Benim tüm bu kurgudan çıkardığım sonuç aslında yapımcıların yeni teknolojilerin yaygınlaşmasına sıcak bakmadıkları. Keşke hep Taş Plaklar olsaydı diye düşünenler de vardır. Keşke, o zaman ne bölge kısıtı olurdu, ne kopyalama derdi.

Hiç yorum yok: