20 Ocak 2010 Çarşamba

Ben uzaylı mıyım?

Birkaç hafta önce belediye otobüsüne binme fırsatım oldu. Ben de trafiğin yoğun olacağını ve yolculuğun uzun süreceğini düşünerek yanıma film izleyebileceğim taşınabilir multimedia cihazımı aldım. Uzun yolculuklarda veya şehiriçi seyahatlerimde genelde müzik dinlemeyi tercih ettiğim halde bu sefer film izlemenin ilginç olabileceğini düşündüm.
Sonuç olarak otobüse bindim, ilk durakta binmenin getirdiği ayrıcalıkla rahat bir yere oturdum ve kulaklığımı takarak filmimi seyretmeye başladım. Müzik dinleyen veya kitap okuyan insanlara gösterilmeyen ilgi ve alaka bana gösterildi ve bir sürü şaşkın bakışın altında film izlemeye devam ettim.
Gençler olmasa da belli yaşın üstü yolculara çok garip gelmişti, hatta yanıma oturan 50 yaşlarında bir “amca” kulağımda kulaklık olduğu halde birşeyler sormaya başladı, tabi filmi durdurup kulaklığı çıkarttım ve sorusunu tekrar aldım. Merakla bunun TV yayını olup olmadığını, midemin bulanıp bulanmadığını sordu. Nazikçe cevaplayıp tekrar filme döndüm.
Sonuç olarak yolun nasıl geçtiğini anlamadan hatta sonuna yaklaştığım için trafiğin açılmaması için dua ederek gideceğim yere vardım. Sanırım otobüsteki birçok kişi için ilginç bir görüntüydü.
Bu anımı paylaşmamın sebebi aslında biz buralarda yeni medya, teknoloji diye yazığ çiziyoruz, iş hayatımızda birçok değişik projeyi hayata geçiriyoruz ama acaba çok dar bir çevreye mi hitap ediyoruz? Mesleğimden dolayı bana NASA’da çalışan bir Astronot gözü ile bakan akrabalar, komşular, otobüste film izleyen birine uzaylı muamelesi yapanlar bu ürettiklerimizi nasıl kullanacak?
Aslında bu kadar karamsar olmamak lazım. Nüfusun genç olması, teknolojiyi farkı amaçlar için kullanıyor olsak da yeniliklere çok hızlı adapte olan bir toplumuz. Başta garip gelen şeyler çok kısa zaman sonra hayatın bir parçası olmaya başlıyor. Hatta o teknolojiyi alıp kendimize adapte ediyoruz.
Bir anıyla başladım başka bir anıyla bitireyim. Geçen sene ofisimizi taşırken klima montajı için gelen usta ne iş yaptığımızı sordu. Elimizden geldiğince anlatmaya çalıştık. Ağzımızdan cepten televizyon izleme lafını alır almaz elindeki telefonu bize gösterdi. İsviçre çakısı gibi bir telefona benzeyen bu alet sahip olduğu onlarca özelliğin yanında dahili bir anten ile normal tv yayınlarını da alabiliyordu. Açtı telefonu bir güzel bize izletti. Sonra dönüp duvarın yanlış yerini delmesine rağmen bu usta aklımızda Mobil TV’si ile kaldı. Hem de 3G’den bir sene önce.

Hiç yorum yok: